Visanne Yan Etkileri
İlacın yan etkilerine gelince, bir çok yerde çok ağır yan etkileri olduğunu okumuştum. Ilacı aldığım gün okadar korktum ki korkudan ağladım. Ancak bende şimdilik o korkunç yan etkilerini göstermedi. Sadece arada bir moral bozukluğu ve ağlama isteği var. Ve ben ağlama isteğimi hiç bastırmadım, bu sayede rahatlama oldu. Ancak ağlamak için ne zaman kendimi tutsam en sonunda daha çok stres ve baskı oluyordu. Genel olarak psikolojik durumumda değişme tabiki var. Hayattan zevk almama ve her şeyin anlamsız gelmesi gibi. Hatta çocuğun olup olmaması bile çok anlamsız geliyor. Belki de bu yüzden depresyona girmedim. Her şey den önce bu duygu durumumun farkında olmam ve sebebinin ilaç olduğunu biliyor olmamdı. Mesela hiç sebep yokken bir şeye alınıp eşime kızdığımda aklıma ilk olarak ilacın bende yarattığı duygusallığı hatırlayıp, gerekiyorsa eşimden özür diledim... Yani en önemli şey kötü hissettiğiniz her şeyin hormonlardan dolayı olduğunu biliyor olmanız.
Yapay bir menapoz dönemi oluşturduğu için, bir çok menapoz belirtilerini yaşıyorum. Bir anda üzerinde ağırlık varmış hissi. Üzerimdeki tüm kıyafetleri çıkarsamda geçmeyen boğuluyormuş hissi. En çokta kalp atışlarının artması bende fizyolojik olarak görünen etki oldu. Hatta boyun bölgemdeki damarlarda zonklama oluyor ve halsizleşiyorum. Bunun nedeni tansiyon yükselmesi olabilir, tam olarak bunun ne olduğunu bilmiyorum. Ama çok hafif ev işi yaptığımda bile bu zonklama başımda zonklamaya dönüşüyor ve baş ağrısı olarak devam ediyor. Artık zonklamayı hissettiğimde oturuyorum sakince, ve tansiyon olma ihtimaline karşı limonlu su içiyorum, sarımsaklı tuzsuz yoğurt yiyorum... Bir kaç defasında limonlu su zonklamayı hafifletti.
Bütün bu yan etkilerini adet sancısı ile karşılaştırdığımda dayanılmaz yan etkiler değiller. Yaklaşık üç aydır o dayanılmaz, kıvrandıran adet sancılarım olmuyor, çünkü adet olmuyorum.
Başka bir yan etkisi ise libidoda düşüş olduğunu okumuştum. Bu konu ruhsal duruma göre değişiklik gösterse de genel olarak birleşmeye karşı bir isteksizlik ve üşenme olduğunu düşünüyorum. Yani istek olsa da, halsizlik sebebiyle isteksizlik oluyor.
Genel olarak ilacın en önemli hayatı etkileyen yan etkisi bende halsizlik oldu. Ikinci en önemli yan etkisi ise hayata karşı isteksizlik. Ne yapsak boş, bu tedaviler boş, zaten bir şey olacağı yok, hayatta her şey kötü gidiyor düşünceleri. Ama toparlamam kısa sürüyor.
Kitap okuyup hastalığı düşünmeye vakit bırakmamak gerekiyor. Birde her telefon çaldığında birilerinin hamile olduğu haberini almak, her internet sitesinde çocuklu fotoğraflar görmek 27 yaşında ve annelik hormonları tavan yapmış bir insan için yorucu oluyor. Bu sebeple kafamızı dağıtacak kitap, film, müzik tarzı etkinlikleri artırarak stresli türk dizileri, instagram, facebook gibi hayatın sadece mükemmel anlarının fotoğraflandığı platformlardan uzak kalmak ruhsal sıkıntıları azaltacaktır. Bir makalede de hobi edinmenin iyi geldiğini okumuştum ama insanların olduğu her yerde biraz stres oluyor, en güzeli evde yapabileceğimiz stressiz etkinlikler bulmak...
Başka bir ruhsal rahatlama ise, daha az akraba görüşmeleri olarak söylemek isterdim. Çünkü 1-2 aydır görüşmediğiniz insanlar muhtemelen hastalığınızı bilmedikleri için ve sizinle konuşacak ortak bir konusu olmadığı için “Eee! bebek nezaman?” sorusunu sormadan edemezler... Bu konuda ne yapılabilir gerçekten bilmiyorum ama bu bizim geleneksel sorumuz haline geldi. Toplum baskısı denilen bu davranış biçimi hiç bitmez.. “sınav nezaman? Okul nezaman bitiyor? Nezaman evleneceksin? Ne zaman bebek yapacaksın? Nezaman ikinci bebeği yapacaksın?...” bu sorular uzar gider, her yaşta her dönemde maruz kalacağımız bu soruları görmezden duymazdan gelmeye alışmaktan başka çare yok. İşin garip tarafı bu eleştiriyi yapan ben bile yakın gördüğüm kişilere sormaktan kendimi alamıyorum... Oysa ne kadar yanlış bir davranış. Bunu şimdi anlıyorum. Çünkü her insan bana bu soruyu sorduğunda bir kez daha aklıma geliyor ve “hastayım, olmuyor” diyemiyor, “Allah ne zaman kısmet ederse..” cevabıyla geçiştiriyorum. Kimi zaman düşünceli dostlarımız akrabalarımız yaşımızın artık geçtiğini hatırlatarak, bizim akıl edemediğimiz şeyi bize hatırlatıyorlar! Evet yaşımız geçiyor! Belkide her geçen gün azalan yumurta rezervimiz, kistler ile her geçen gün tahrip oluyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder